İstanbul Finans Zirvesi

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, "Son 10 yılda, dünyada doğalgaz ve elektrik talebinin Çin’den sonra en fazla arttığı 2. ülke konumundayız. Avrupa’da da birinciyiz" dedi.

08.09.2015
  • Paylaş

6. İstanbul Finans Zirvesi’nin açılışında konuşan Bakan Alaboyun, sözlerine iki gün önce Dağlıca'da yaşanan ve 16 şehidin verildiği terör olayını lanetleyerek başladı. Alaboyun, "Terörün ulusal ya da uluslararası ayrılması söz konusu olamaz. Terör her zaman terördür. Dolayısıyla, terör her zaman ülkelerin kalkınması, refahı ve özellikle demokrasisi için en büyük tehdidi oluşturmaktadır" ifadelerini kullandı.
"Türkiye, son 10 yılda kaydettiği ekonomik büyümeye paralel olarak dünyanın en hızlı büyüyen enerji piyasalarından biri haline gelmiştir. Gerek elektrik piyasalarında gerekse de doğalgaz piyasalarında dağıtım ve perakende ayağında özelleştirmeler tamamlanmıştır" diyen Alaboyun, şöyle konuştu:
"Üretim tarafına baktığımızda 2002’de kamunun payı elektrik piyasalarında yüzde 65 özel sektörün yüzde 35 iken bugün itibari ile bu tam tersine dönmüş özel sektörün payı yüzde 65 kamunun payı yüzde 35 olmuştur. Önümüzdeki süreçte enerji üretim varlıkları özelleştirilmesinin tamamlanmasını öngören özelleştirme programımız, ülkenin enerji sektörüne son derece rekabetçi bir yapı ve büyüme için yeni ufuklar kazandıracaktır. Bakanlığımız, ülkemiz adına çok önemli uluslararası projeleri yürütmekle birlikte ülkemizin enerji altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi ve enerji piyasalarının rekabete dayalı olarak yeniden yapılandırılması sürecini yönetmektedir.
Son 10 yıl içerisinde, dünyada doğalgaz ve elektrik talebinin Çin’den sonra en fazla arttığı 2. ülke konumundayız. Avrupa’da da birinciyiz. Hem enerji hem de doğal kaynaklar sektörü özel sektörün yatırımlarıyla büyüyen sektörlerdir. Özel sektörün yatırımlarını daha kolay ve hızlı yapabileceği bir ortamın sağlanması, yatırımların önündeki yapısal sorunların giderilmesi noktasında bakanlığımız çalışmalarını sürdürmektedir."
Alaboyun, ülkede giderek artan enerji talebinin başlıca etmenlerini ekonomik büyüme, artan kişi başına düşen gelir ve nüfus artışındaki olumlu gelişme olarak sıralarken, bu talebin de 2023 yılına kadar yılda yüzde 7 artacağının tahmin edildiğini bildirdi.

"Dünya 2008 krizini tam anlamıyla atlatabilmiş değil"

Alaboyun, zirvenin finans dünyasının uluslararası isimlerini, üst düzey yöneticilerini, bürokratları ve siyasetçileri bir araya getirdiğini dile getirerek, karşılıklı görüş alışverişinde bulunma ve dünyadaki gelişmeleri tartışma fırsatını sunduğunu söyledi.
Bir çok ülkede finansal olarak derin sorunların olduğunu dile getiren Alaboyun, "Küresel ekonomik krizin ortaya çıktığı günden bu yana, yaklaşık 7-8 yıllık bir dönem geride kaldı. Maalesef dünya 2008 yılından itibaren etkisi altına girdiği krizi, tam anlamıyla atlatabilmiş değil. Avrupa Birliği'ne baktığımızda, düşük büyüme trendiyle ve deflasyon endişesiyle muhtemelen uzun yıllar mücadele etmek durumunda. Birliğin yaşanan bu krizi sonlandırmada Merkez Bankası odaklı tedbirlere ve para politikalarına yoğunlaşması kalıcı çözüm noktasında yeterli olmamaktadır. Şu anda Avrupa’nın en büyük problemi, yapısal reformları gerçekleştiremiyor olmasıdır" diye konuştu.
Bakan Alaboyun, gelişmiş ekonomiler içerisinde en güçlü toparlanmanın ABD'de olduğunu bildirerek şöyle devam etti:
"Özellikle enerji fiyatlarındaki düşüş, ABD'deki sanayi üretiminin de önünü açmış durumda, yani tekrar üretim odaklı bir ekonomik modele dönüşü gözlemlenmektedir. Gelişmiş ekonomilerde krizden miras kalan zayıf finansal sistemler ve yüksek borçluluk gibi sorunların hala büyümenin önünde engeller oluşturduğunu görüyoruz. Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda; önümüzdeki 10 yıl boyunca ortalama büyüme hızının geçmiş 10 yıla göre daha düşük olacağı artık neredeyse kesinleşmiş durumda. Bu ülkelerin risk cephesinde FED’in faiz artırım sürecine bağlı olarak dolarda yaşanan güçlenme ve sermaye akımlarının yön değiştirmesinden kaynaklı finansal riskler, listenin en başında yer alıyor. Ancak gelecek 10 yıl boyunca gelişmiş ülkelere kıyasen büyüme, iş gücü dinamizmi, ekonomik faaliyetler ve yatırım imkanları gibi konularda gelişmekte olan ülkelerin çok daha avantajlı konumda olacağını da rahatlıkla söyleyebiliriz."
Ekonomideki kırılganlığın temel nedenlerinin kamu maliyesindeki zayıflık, düşük büyüme ve cari açık olduğuna işaret eden Alaboyun sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gelişmekte olan diğer ülkelerle kıyaslandığında Türkiye ekonomisinin başta kamu maliyesi ve büyüme konusunda pozitif ayrıştığını görüyoruz. Türkiye, 2002'ye kadar gerçek manasıyla sağlayamadığı ekonomik büyümeyi, 2002 sonrası siyasi istikrarla gerçekleştirmiştir. Bu siyasi istikrar sayesinde Türkiye küresel ekonomideki artan farkındalığıyla enerji alanında bölgesel çapta yatırımlar gerçekleştirmiş ve gerçekleşecek yatırımlar için de güçlü bir motivasyon sağlamıştır. 2008 küresel ekonomik kriziyle birçok gelişmiş ülkede bankalar batarken, Türkiye'deki güçlü bankacılık sistemi, ülke ekonomisinin dayanıklılığını artırmıştır. Ülkemiz, 2009 yılının son çeyreğinden itibaren; yani küresel ekonomik krizin en yoğun olduğu dönemden bu yana cari açığını da kontrol altında tutarak ekonomik büyümesini sürdürmektedir. Ülkemiz, başarılı ekonomik büyümesini devam ettirerek Cumhuriyetimizin 100. Yılında 2 trilyon ABD doları milli gelirle dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi ve kişi başına düşen milli gelirimizi 25 bin dolar seviyelerine çıkarmayı hedeflemektedir.
Mevcut konjonktür göz önüne alındığında bu hedeflere ulaşmamız için bir dizi yapısal reformlara daha ihtiyaç duyulmaktadır. Son zamanlarda Türkiye ekonomisinde yenilenme ihtiyacı sıklıkla dile getirilen bir husus olmuştur. Özellikle de ithal edilen ürünlerin ülke içerisinde üretilmesi, ihracat içerisindeki yüksek teknolojik ürünlerin payının artırılması, ekonomideki kırılganlığın en önemli sebebi olan tasarruf yetersizliği gibi konularda çok ciddi çalışmalar yapılmıştır. Ancak böylesi yapısal reformların güçlü bir şekilde hayata geçirilmesi için siyasi iktidarın sürekliliği önemlidir. Dünyanın artan enerji ihtiyacı ile birlikte, Türkiye’nin enerji ihtiyacı da ekonomik gelişmenin ve refah düzeyinin artışına paralel olarak büyümektedir."

"Enerji sektörü finansman hariç tüm parametreleri yönetme yeteneğine sahiptir"

"Belirlenmiş olan 2023 hedeflerine göre bugünkü tüm parametreler neredeyse yaklaşık ikiye katlanmak zorundadır" diyen Bakan Alaboyun,"Bu da enerji sektörünün önümüzdeki 8 yıl içerisinde kat etmesi gereken önemli mesafeyi göstermektedir. Bu süre içerisinde enerji sektörü finansman hariç tüm parametreleri yönetme yeteneğine sahiptir. Sektörümüz sermaye yoğun bir alt yapı sektörü olup, tüm segmentlerinde önemli ölçüde bilginin yanı sıra büyük finansmana da ihtiyaç duymaktadır. Enerji yatırımlarının arzu edilen seviyelere ulaşması için farklı finansman modellerinin geliştirilmesi kaçınılmazdır. Bu modeller, öncelikli olarak düşük faiz oranları ile finansman maliyetlerini düşürebilmeli, sonrasında uzun vade ile sektörün sürdürülebilirliğini sağlamalıdır" diye konuştu.

"EPİAŞ ülkemizde spot enerji ürünlerinin işlem göreceği merkezi borsa olacaktır"

Alaboyun, enerji piyasasında yatırım ortamının iyileştirilmesi için atılan en önemli adımlardan birinin enerji borsası olan Enerji Piyasaları İşletme Anonim Şirketi'nin (EPİAŞ) kurulması olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:
"Enerji Borsası, sektörümüzde 2001 yılından beri sürdürmekte olduğumuz liberalleşme sürecinin en güncel ve en önemli halkalarından biridir. EPİAŞ ülkemizde spot enerji ürünlerinin işlem göreceği merkezi borsa olacaktır. Aynı zamanda Borsa İstanbul’un oluşturacağı finansal ürünler için geçiş köprüsü mahiyetindedir. Enerji Borsası ile ilk olarak elektrik piyasasında daha sonra ise doğal gaz, petrol ve diğer enerji piyasalarında fiyatın şeffaf bir şekilde oluşması sağlanacaktır. Bu sayede yatırım öngörülerinin sağlam ve doğru bir şekilde yapılmasına, ulusal ve uluslararası yatırımcıların doğru yönlendirilmesine katkı sağlanacaktır."