Sıkça Sorulan Sorular
Bakanlığımıza staj başvuruları, çalışmaları Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi Başkanlığınca yürütülen Kariyer Kapısı/Ulusal Staj Programı üzerinden kabul edilmektedir.
4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 25. maddesinde “Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkının kapsamı dışındadır.” denilmektedir. Bu itibarla, bu talepler ile ilgili olarak Bakanlığımızca herhangi bir işlem yapılamamaktadır.
Bakanlığımız merkez teşkilatında yer alan kadrolara yapılacak atamalarda; Bakanlığımız birimlerinin ihtiyaç duydukları nitelikteki personel temini amacıyla atama yapılacak kadronun derecesi de dikkate alınarak öğrenim şartı belirlenmektedir.
Kamu kurum ve kuruluşlarında işçi statüsünde istihdam edilen personelin, bir kamu kurum ve kuruluşundan diğer kamu kurum ve kuruluşunun kadrosuna naklen atanmasına ilişkin bir düzenleme bulunmadığından, işçi personelin kurumlar arası nakli mümkün bulunmamaktadır.
Kurumlar arası naklen atama taleplerinde doğrudan naklen atanma talebinde bulunulacak Bakanlığımız Bağlı ve İlgili Kuruluşuna müracaat edilmesi gerekmektedir.
Bakanlığımızın Ankara dışında taşra teşkilatı bulunmadığından bu talepler ile ilgili olarak herhangi bir işlem yapılamamaktadır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında Devlet Memuru olarak atanacak engellilerin,"Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınma Şartları ile Yapılacak Merkezi Sınav ve Kura Usulü Hakkında Yönetmelik" hükümleri çerçevesinde Engelli Memur Seçme Sınavına katılmaları ve sınav sonucuna göre aldıkları puan doğrultusunda; Sınav sonuçlarına göre atanacak ortaöğretim (lise), ön lisans ve lisans mezunları için ÖSYM tarafından EKPSS Tercih kılavuzu ile ilan edilecek kamu kurum ve kuruluşlarına ait boş kadro ve pozisyonlara başvuruda bulunulması halinde puan ve tercihler dikkate alınarak yerleştirilmeleri kaydıyla yapılmaktadır. Ayrıca ilköğretim veya ilkokul mezunları için de kadro açılacak olup bu kadrolara kurayla yerleştirme yapılacaktır. Kuraya katılmak isteyen ilkokul veya ilköğretim mezunları da EKPSS kılavuzunda yer alan "Sadece Kuraya Katılacaklar İçin Başvuru Süresi"nde belirtilen tarihler arasında başvuru yapmaları gerekmektedir.
Şehit yakınları, gazi, gazi yakınları ve vazife malullerinden “Terörle Mücadele Kanunu Kapsamında Kamu Kurum ve Kuruluşlarında İstihdam Edilecekler Hakkında Yönetmelik” hükümlerinden yararlanacakların Kamu Kurum ve Kuruluşlarına yerleştirme işlemleri için müracaatını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüklerine yapmaları gerekmektedir.
Kamu kurum ve kuruluşlarının;
- (A) grubu kadrolar için yapacağı sınavlar, personel alımı yapacak kamu kurum ve kuruluşunun internet sayfasında,
- (B) grubu kadrolara yapılacak yerleştirmeler ise ÖSYM Başkanlığı tarafından,
- İşçi talepleri, alım yapacak kamu kurum ve kuruluşlarının internet sayfaları ile Türkiye İş Kurumunun internet sayfasında,
- Ayrıca, kamu personel alım ilanlarının tamamı, Devlet Personel Başkanlığının internet sayfasında, ilan edilir.
Kamu kurum ve kuruluşlarında 4857 sayılı yasaya tabi işçi alımı “Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik” ile “Kamu Kurum ve Kuruluşlarına İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre yapıldığından, öncelikle KPSS’ye girilmesi gerekmektedir. (Öncelik hakkına sahip olanlarda KPSS’ye girme zorunluluğu aranmaz.)
Kamu Kurum ve Kuruluşlarına İşçi Alınmasında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” yönetmelik çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşları işçi ihtiyaçlarını belirleyerek, Türkiye İş Kurumundan talep etmekte ve bu kurumca gönderilen adaylar arasından sınavla personel alımı yapmaktadırlar.
Kamu kurum ve kuruluşlarında personel alımı “Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik” hükümlerine göre yapıldığından, öncelikle Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) katılmak ve sınav sonucuna göre alınan puan doğrultusunda; ÖSYM Başkanlığı tarafından ilan edilecek kamu kurum ve kuruluşlarına ait boş kadro ve pozisyonlara başvuruda bulunulması halinde puan ve tercihler dikkate alınarak yerleştirilmek kaydıyla mümkündür.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında Devlet Memuru olarak atanabilmek için öncelikle Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) katılmak ve sınav sonucuna göre alınan puan doğrultusunda; (A) grubu kadrolar için kamu kurum ve kuruluşlarının gerçekleştirdiği Özel Yarışma Sınavına tabi tutulmak suretiyle, (B) grubu kadrolar için ise ÖSYM Başkanlığı tarafından ilan edilecek kamu kurum ve kuruluşlarına ait boş kadro ve pozisyonlara başvuruda bulunulması halinde puan ve tercihler dikkate alınarak yerleştirilmek kaydıyla mümkündür. Kamuya ilk defa işçi olarak atanacakların işlemleri ise Türkiye İş Kurumu aracılığı ile yürütüldüğünden müracaatların söz konusu kuruma yapılması gerekmektedir.
Madencilik faaliyetleri için ruhsat bedeli ve Devlet Hakkı alınmaktadır. Ruhsat bedeli 3213 sayılı Maden Kanununun 13. maddesi kapsamında maden ruhsatı grubuna ve ruhsatın yüzölçümüne bağlı olarak değişmekte olup, işletme ruhsat bedelinin %70’i genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere, %30 ‘u ise çevre ile uyum planı çalışmalarını gerçekleştirmek üzere ilan edilen Vakıflar Bankası Kurumsal Tahsilat hesabına yatırılır.(Kaynak tuzlarından işletme ruhsat bedeli alınmaz).
Devlet hakkı tutarı ise 3213 sayılı Maden Kanununun 14. maddesinde belirtilen maddeler kapsamında ruhsata konu maden cinsine ve maden üretim miktarına bağlı olarak değişmektedir. Ruhsat sahipleri Maden Kanunun 29. maddesinin 4. fıkrası gereği, her yıl Nisan ayı sonuna kadar bir yıl önceki gerçekleştirdiği işletme faaliyetiyle ilgili teknik belgeleri, işletme faaliyet raporu ve işletme sahasında arama yapmış ise arama ile ilgili bilgileri Genel Müdürlüğümüze beyan etmekle yükümlüdür. Yapmış olduğu üretim ve satış miktarı üzerinden oluşan Devlet hakları işletme ruhsat taban bedelinden az olamaz. (Kaynak tuzlarında Maden Kanunun 14. maddesinin 5. fıkrası gereği bu şart aranmaz). Devlet hakkı ocaktan çıkarılan madenin ocak başındaki fiyatından alınır. Ocak başı fiyatı emsal fiyatlarından daha düşük olamaz ancak Maden Kanunun 14. maddesinin 3 fıkrası gereği ve Maden Yönetmeliğin 87. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen tüvenan madenin, herhangi bir zenginleştirme işlemine tabi tutulduktan veya bir prosesten geçirildikten sonra satış fiyatının oluştuğu durumlarda, ocak başı satış fiyatı; ilk satışının yapıldığı aşamaya kadar oluşan nakliye, zenginleştirme ve varsa farklı prosese ait kullanılan tesis ve ekipmanın amortismanı dahil tesise ait enerji, su, kimyasallar, bakım-onarım, sarf malzemesi giderleri ile tesiste çalışan personel giderleri, tesisten satışa kadar olan nakliye giderleri, teknolojik test giderleri ve paketleme giderleri çıkarılarak oluşan fiyat üzerinden Devlet hakkı tahakkuk ettirilir.
Ruhsat sahipleri tarafından maden sahalarında üretim aşamasına geçebilmek ve işletme izni alabilmek için 3213 Sayılı Maden Kanunun 7. maddesi gereğince aranan şartlardan biri Çevresel Etki Değerlendirmesi kararıdır.
Yapılacak olan faaliyet Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin EK-I ve EK-II listesine tabi ise proje sahibi tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığına proje tanıtım dosyası ile başvuru yapılır. Yapılan değerlendirmeler neticesinde ruhsat sahipleri tarafından yapılacak olan faaliyetle ilgili Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumsuz kararı alınır.
Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği kapsamında gerçekleştirilen bu süreçlerde madencilik faaliyetinin sebep olacağı çevresel etkiler hem Bakanlığımız Maden İşleri Genel Müdürlüğü hem de ilgili tüm Kurumlar tarafından detaylı bir şekilde incelenmektedir.
Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecinin yansıra, Maden Yönetmeliğinin 26. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları kapsamında kırma-eleme tesislerinde toz indirgeme sistemi olacak şekilde bunkerler, kırıcılar, elekler, bantlar ve malzeme dökülme noktalarının en az ünite bazında kapatılması gerekmektedir. Aksi halde tesisin faaliyetleri durdurulur. Aynı maddenin beşinci fıkrası gereği ruhsat veya hammadde üretim izin sahasında galeri atımı yöntemi ile patlatma yapılması da yasaklanmıştır.
Su havzaları ile ilgili olarak ise; Maden Kanunun 7. maddesi kapsamında “Kazanılmış haklar korunmak kaydıyla içme ve kullanma suyu rezervuarının maksimum su seviyesinden itibaren 1000-2000 metre mesafe genişliğindeki şeritte galeri usulü patlatma yapılmaması, alıcı ortama arıtma yapılmadan doğrudan su deşarj edilmemesi şartıyla çevre ve insan sağlığına zarar vermeyeceği bilimsel ve teknik olarak belirlenen maden arama ve işletme faaliyetleri ile altyapı tesislerine izin verilir. 2000 metreden sonraki koruma alanı içinde çevresel etki değerlendirmesi raporuna göre yapılması uygun bulunan maden istihracı ve her türlü tesis yapılabilir. Ancak faaliyet sırasında alıcı ortama yapılacak deşarjlarda ilgili yönetmelikte belirtilen limitlere uyulması zorunludur.” hükmü gereği işlem tesis edilir.
Ayrıca terk talep edilen veya herhangi bir nedenle hükümden düşmüş olan ruhsat sahaları ile ilgili olarak Maden Yönetmeliğinin 85. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları kapsamında gerekli emniyet tedbirlerinin alınıp alınmadığı ve çevre ile uyum planının uygulanıp uygulanmadığı mahallinde tetkik edilerek değerlendirilir. Ruhsat sahasındaki faaliyetlerin çevre ile uyumlu olmadığının ve emniyet tedbirlerinin alınmadığının tespit edilmesi halinde belirtilen tedbirlerin alınması için ruhsat sahibine çevre ile uyum planı çerçevesinde gerekli güvenlik önlemlerinin alınması için en geç bir yıl süre verilir. Aksi halde, çevre ile uyum planı çerçevesinde gerekli tedbirler alınana kadar sorumluluk ruhsat sahibinin olması şartıyla, bu durum Valiliğe bildirilir. Gerekli yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda, çevre ile uyum çalışması için gerekli tedbirler, çevre ile uyum planına uygun olarak orman arazilerinde ilgili Orman İdaresi, diğer alanlarda İl Özel İdaresi veya Valilik tarafından yerine getirilir. Orman İdaresi, Valilik veya İl Özel İdaresi tarafından çevre ile uyum planına uygun olarak yapılan masraflar, Maden Kanunun 13. maddesi kapsamında ruhsat sahibinden alınan ruhsat bedelinin, çevre ile uyum planı çalışmalarını karşılamak üzere emanet olarak yatırılan tutardan karşılanır.
Maden İşletme ruhsatına sahip özel ve tüzel kişiler işletme faaliyetinde bulunulacak alan için Çevresel Etki Değerlendirmesi Kararı, Gayrı Sıhhi Müessese Kapsamında İş Yeri Açma ve Çalışma Ruhsatı ve faaliyette bulunulacak alana ait mülkiyet izni alarak Maden İşleri Genel Müdürlüğüne İşletme İzni müracaatında bulunur. Genel Müdürlük tarafından faaliyette bulunulacak alan için İşletme İzni düzenlenmesine müteakip maden üretim ve satış faaliyetinde bulunulabilir. Genel Müdürlüğümüz kayıtlarına işlenmiş özel izin alanları ve mahallinde tetkik esnasında tespit edilen ve izin alınması gereken (elektrik iletim hattı, karayolu vb.) alanlar içinde ilgili kurumlardan izin alınması gerekmektedir.
Maden ruhsatı müracaatları medeni hakları kullanmaya ehil Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, madencilik yapabileceği statüsünde yazılı Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına göre kurulmuş tüzel kişiliği haiz şirketlere, kamu iktisadi teşebbüsleri ile müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile diğer kamu kurum, kuruluş ve idarelerine, gerçek veya tüzel tek kişi adına verilir. II. grup (b) ve IV. grup madenler dışındaki ruhsatlar ihale ile verilir. II. grup (b) ve IV. grup madenler için yapılan müracaatların işletme ruhsat taban bedeli ödenerek yapılması zorunludur.
Müracaat sahibi; ruhsat bedelinin yatırıldığına dair belgeyi ve Maden Yönetmeliğinde bulunan Ek Form-6’daki diğer belgeler ile ön inceleme raporu, maden arama projesi ile mali yeterlilik belgelerini müracaat gününden itibaren iki ay içinde Genel Müdürlüğümüze vermek zorundadır.
Ruhsat bedelinin yatırıldığını gösteren belge, Maden Yönetmeliğinde bulunan Ek Form-6’daki diğer belgeler, 21.07.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 22/A maddesi kapsamında vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge, ön inceleme raporu, maden arama projesi ve mali yeterlilik belgelerinin Genel Müdürlüğümüze süresi içinde ve eksiksiz olarak verilmesi zorunludur.
Kaçak akaryakıt ve LPG ile ilgili her türlü ihbar ve şikâyetler, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve 5307 sayılı LPG Piyasası Kanunu hükmü gereğince denetim yetkisine sahip Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na yapılmaktadır.
Akaryakıt ve LPG piyasasına ilişkin müracaat, bilgi talebi ve şikâyetler 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve 5307 sayılı LPG Piyasası Kanunu gereği Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na yapılmaktadır.
Ülkemizde şeyl gazı/petrollü (kaya gazı) ile ilgili olarak yapılan arama çalışmaları henüz yeni olmakla birlikte bu çalışmalardan elde edilen ilk bulgular Diyarbakır ili civarında 1560 km2 lik bir alana yayılmış içinde organik maddece zengin ana kaya niteliğinde şeyl kayaları (Dadaş Formasyonu) bulunduğunu göstermektedir.
Söz konusu formasyonun içerisinde % 80-85 arasında petrol veya ona eş değer gaz olabileceği hesaplanmaktadır.
Yine Trakya, Toroslar ve Tuz Gölü bölgesi ile Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi civarı potansiyel alanlar olarak görülmektedir.
Seyl gazı/petrolü ile ilgili arama çalışmalarına son yıllarda ağırlık verilmektedir. Bu amaçla Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 2012 yılında Sarıbuğday–1, 2013 yılında Konacık–1 ve 2014 yılında Akçay–1 ve 2015 yılında Trakya bölgesinde Çeşmekolu-1 2016 yılında Çakıcı-1 kuyusunun sondajları gerçekleştirilmiştir.
Türkiye’nin şeyl gazı/petrolü (kaya gazı/petrolü) potansiyelinin belirlenebilmesi amacıyla Trakya ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde daha önce açılan kuyulardan elde edilen verilerin değerlendirilme çalışmaları devam etmektedir.
Karada açılan bir petrol arama kuyusunun şirketlere maliyeti sondaj öncesi yatırımlar hariç olmak üzere 3 - 5 milyon ABD doları mertebesindedir. Bu nedenle petrol veya doğal gaz varlığı tespit edilmiş ekonomik işletmeye elverişli bir arama kuyusunun şirket tarafından kamuoyuna yansıdığı şekilde kapatılması mümkün değildir. Ayrıca ruhsatın müddetinin sona ermesi ile ruhsat sahası başka bir yatırımcının uhdesine geçebileceğinden, yatırımcıların “petrol buldukları ve bilerek üretim yapmadıkları bir kuyuyu kapatmaları” ekonominin genel prensibine aykırı olup, bu durum izahtan varestedir. Açılan kuyularda petrol ve doğal gaza rastlansa bile yapılacak üretimin ekonomik olmaması nedeniyle 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu ve bu Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde yer alan kriterler çerçevesinde emniyet ve çevre açısından çimento tapa yapılarak kapatılmak zorundadır. Bu tür faaliyetler kamuoyunda sık sık petrol bulunduğu halde kuyuların beton dökülerek kapatıldığı şeklinde yorumlanmasına sebep olmuştur.
Ülkemiz coğrafi durumu itibariyle, petrol kaynaklarınca zengin Ortadoğu ülkelerine çok yakın bir konumda bulunmaktadır. Bu konum ilk bakışta, bizde de zengin petrol ve doğal gaz yatakları olması gerektiğini düşündürmektedir. Ancak coğrafik yakınlığına karşın, Türkiye’nin büyük bir bölümünün Alp-Himalaya Dağ kuşağı üzerinde bulunması nedeniyle, jeolojik konumu itibariyle komşularımızdan çok farklı yapıdadır. Bu kuşak, jeolojinin aşırı deformasyon, aşırı kırılma, parçalanma ve yükselme gibi unsurları barındırmaktadır. Bu unsurlar ise petrol potansiyeli açısından oldukça olumsuz görülen faktörlerdir ve ülkemiz petrol yataklarının parçalanarak küçük ölçeklerde oluşmasına neden olmuştur. Ayrıca ülkemizin üzerinde bulunduğu kara, jeolojik geçmişi boyunca birçok kez yapısal değişikliğe uğramış ve oluşabilecek petrol yatakları da büyük ölçüde bu değişiklik neticesinde tahrip olmuştur.
Nitekim ülkemizin birçok yöresinde yüzeyde görülebilen petrol ve gaz emareleri bunun göstergesidir. Bu durum petrol arama çalışmalarını olumsuz etkilemekte, çoğunlukla küçük ölçekte olan petrol üretim sahaları ise kısa bir üretim safhasını takiben hemen suya dönüşmekte ve üretim problemleri yaşanmaktadır.
Anayasamızın 168. maddesinde: “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir…” hükmü yer almaktadır.
Ayrıca, Türkiye’deki petrol kaynakları, 6491 sayılı Türk Petrol Kanunu’nun 3’üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince, Devletin hükmü ve tasarrufu altındadır.
Petrol işlemleri sırasında petrol şirketlerinin yöre halkını, doğayı ve çevreyi tehlikeye atmayacak şekilde gerekli tesis ve ekipmanı kurması, doğabilecek zarar ve ziyanı karşılaması için ruhsat almadan önce bir “zarar ziyan teminatı” vermesi hususları kanunda düzenlenmiştir. Ayrıca, faaliyetler esnasında tehlikeli bir fiilin ortaya çıkması durumunda tehlikeli fiilin derhal önlenerek varsa çevreye verdiği hasarın tamir ve tanzim ettirilmesi hükmüne de yer verilmiştir.
Öte yandan gerek bu kanunda gerek diğer mevzuatlardaki hükümlere göre sorumluluklarını yerine getirmeyen şirketlere günün koşullarına göre uyarlanmış para cezaları ve idari yaptırımlar düzenlenmiştir.
Petrolün piyasa fiyatı 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununa göre belirlenmektedir. Doğal gaz fiyatları ise 4646 sayılı Doğal gaz Piyasası Kanunu kapsamında belirlenmektedir.
- Radyoaktif atıklar, sadece nükleer santrallerden kaynaklanmamaktadır. Nükleer santrallerin yanı sıra tıbbi ve endüstriyel uygulamalar, Ar-Ge merkezlerindeki faaliyetler sonucu da ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede, ülkemizde şu anda da radyoaktif atıklar çıkmakta ve bu atıklar güvenle yönetilmektedir.
- Uluslararası Atom Enerjisi Ajansına göre nükleer santrallerden temel olarak 3 sınıf radyoaktif atık çıkmaktadır. Bunlar; düşük, orta ve yüksek (kullanılmış nükleer yakıt) seviyeli atıklardır. Kullanılmış yakıtlar bazı ülkelerde “atık” olarak kabul edilse de bu yakıtlar yeniden işlenir ve zenginleştirilir ise tekrar yakıt olarak kullanılmaktadır.
- Hacimsel olarak yüksek seviyeli atıklar toplam atık miktarının yaklaşık %3’ünü, orta seviyeli atıklar yaklaşık %7, düşük seviyeli atıklar ise yaklaşık %90’ını oluşturmaktadır.
- Tüm dünyada düşük ve orta seviyeli atıkların yönetimi güvenli ve emniyetli bir şekilde sürmektedir. Fransa, İsveç ve Finlandiya yüksek seviyeli atıkların nihai bertarafı için saha seçimi yapmış lisans başvurusunda bulunmuşlardır ve bu nihai bertaraf tesisleri 2025 yılına kadar işletmeye alınacaktır.
- Dolayısıyla yüksek seviyeli atıkların nihai bertarafı ile ilgili teknolojik çözümler vardır ve halen bu ülkelerde uygulama aşamasına gelinmiştir.
- Dünyada kabul edilmiş genel bir ilke olarak, kullanılmış yakıtların ve radyoaktif atıkların yönetiminin birincil sorumluluğu ilgili lisans sahibi olan şirkete aittir. Devlet, lisans sahibinin bu sorumluluğunu yerine getirmesini garanti altına almakla mükelleftir.
- Akkuyu ve Sinop Nükleer Santrali projelerinde santral sahalarındaki atıkların yönetiminden Proje Şirketleri (Akkuyu Nükleer A.Ş, ve Sinop Nükleer Proje Şirketi) sorumlu olacaktır.
Akkuyu NGS Projesi ile yaklaşık 20 milyar ABD Dolarlık Rus sermayesi, tüm riskler Rus tarafında olmak kaydıyla Türkiye’ye aktarılmaktadır. Söz konusu Proje kapsamında yaklaşık 4.800 MWe kurulu güç kapasite ile yıllık 35 milyar kWh elektrik üretilecektir. Bu üretilecek elektrik ithal edilen doğalgazın yerine ikame edilecektir. Cari açığımızın önemli kalemlerinden biri olan doğalgazın azaltılması hedeflenmektedir. Böylece kaynak çeşitliliği sağlanarak enerji arz güvenliği güçlendirilecektir.
Hükümetlerarası Anlaşmada ülkemizin yükümlülüğü olarak sahanın santralin söküm sürecinin sonuna kadar Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş.’ye tahsis edilmesi ve santralde üretilecek elektriğin ortalama % 50’sinin 15 yıl boyunca TETAŞ tarafından satın alınması hükmü yer almaktadır. Proje Şirketi, elektrik alım garantisinin bitiminden sonra yaklaşık 45 yıl boyunca, Türk Tarafı’na yıllık bazda Proje Şirketi’nin net karının % 20’sini verecektir.
Öte yandan yakıt konusunda, yakıtın RF’den alınmasına ilişkin bir zorunluluk mevcut değildir. Buna ilave olarak, Anlaşma nükleer yakıtın zaman içerisinde Türkiye’de üretilmesine de imkân vermektedir. Nitekim, Anlaşmanın 3. maddesinde yer alan amaç ve kapsam tanımları içerisinde, işbirliği yapılacak alanlar arasında “Türkiye’de Nükleer Yakıt Tesisleri Kurulması, İşletimi ve Yakıt Döngüsü” maddesi yer almaktadır. İlk etapta kurulacak 4 ünite, nükleer yakıt tesisi kurmak için ekonomik açıdan yeterli değildir. Ancak ülkemizdeki nükleer santral sayısı arttıkça (en az 8 ünite) ülkemizde nükleer yakıt üretimi mümkün olacaktır. Akkuyu NGS’nin yakıtları anlaşma çerçevesinde uluslararası piyasalardan uzun dönemli kontratlarla temin edilecektir. Pratikte nükleer yakıtın Rusya’dan gelmesi öngörülmekle beraber hukuken böyle bir zorunluluk yoktur.
VVER-1200, TAEK kriterlerine uygunluk açısından değerlendirilmiş ve lisanslama sırasında ayrıntılı gözden geçirme ve değerlendirme yapma hakkı saklı tutularak tasarımın TAEK kriterleri açısından yeterli olduğu belirtilmiştir. Bu kriterlerden bir tanesi de NGS’nin güncel ve kanıtlanmış teknolojik yenilikleri kapsaması ve başta UAEA olmak üzere uluslar arası normlara uygun olmasıdır. Benzer bir ön değerlendirmeyi Finlandiya düzenleyici kuruluşu olan STUK gerçekleştirmiş, aynı şekilde ayrıntılı değerlendirme hakkı saklı tutularak VVER-1200 tasarımının genel tasarım hedefleri ve prensipleri doğrultusunda kabul edilebilirliği kurucuya bildirilmiştir. Ayrıca TAEK’in “Nükleer Güç Santrallerinin Lisanslanmasına İlişkin Yönerge”sinde yer aldığı üzere UAEA düzenlemelerine uygunluk lisanslamanın koşullarından birisidir. Dolayısıyla, bu koşullar sağlanmadığı takdirde tesise inşaat lisansı verilmeyecektir.
Nükleer Güç Santrallerine ilişkin olarak sürdürülen yer seçimi ve ayrıntılı yer araştırmalarında dikkate alınan, güvenlikle ilgili birçok parametre mevcuttur. Bölgenin depremsellik özelliği bu parametrelerin başında gelmektedir. Bir yerin depremselliğinin belirlenebilmesi açısından en önemli konulardan biri, belirli bir zaman aralığında olabilecek depremlerin inşaat sahasında oluşturabilecekleri etkilerin, özellikle ivme, hız ve yer değiştirme gibi zemin hareketi parametreleri için beklenebilecek en büyük değerlerin saptanmasıdır. Depremlerin zaman, yer, büyüklüğü bakımından gösterdikleri benzerlikler nedeniyle, yapıların tasarımında kullanılacak olan yer hareketi parametrelerinin saptanmasında olasılık ve istatistik yöntemlere dayalı bir yaklaşım gereklidir.
Sismik risk analizinin amacı, eskiden olmuş deprem olaylarına ait eldeki verileri jeolojik, sismolojik, istatistiksel ve diğer bilgilerle düzenli bir şekilde birleştirerek, inşaat sahasında gelecekte olabilecek sismik etkinlikler için belirli olasılık değerleri saptayabilmektir. Sismik risk analizinin sonucu, genellikle inşaat sahasındaki belirli bir zemin hareketi parametresinin veya deprem büyüklüğünün bir yıldaki aşılma olasılığını veya ortalama tekrar süresini gösteren bir eğri şeklindedir. Birçok ülkede santrallerin ekonomik ömürleri yaklaşık 50 yıl ve büyüklüğün aşılmama olasılığı % 99,5 olarak kabul edilmektedir. Bu olasılık da depremin 10.000 yıllık tekrar süresine denk düşmektedir.
İstatistik analizlerinde veya olasılık hesaplarında, verilerin çokluğu ve sıklığı doğruya daha yakın sonuçlar verir. Bu durumda eski depremlere yani tarihsel ve aletsel deprem kayıtlarına gitme zorunluluğu vardır. Aletsel kayıtlarda parametreler daha kesindir. Eski yıllara ait kayıtlardan ise beklenebilecek en büyük deprem büyüklüğünün bulunmasında yararlanılmaktadır. Deprem tehlikesini belirleme çalışmalarında yörenin deprem aktivitesi, tektonik yapısı ile birlikte etüt edilerek sismotektonik haritalar yapılmaktadır. Tüm tarihsel ve aletsel deprem verileri ve yapılan bölgesel jeolojik etütler uluslararası standartlara ve güvenlik kriterlerine göre değerlendirilmektedir. Santralın kurulacağı merkezden itibaren en az 150 km yarıçaplı bir alan incelemelere tabi tutulmaktadır. Sismotektonik bölgelemenin amacı kendi içinde homojen bir deprem potansiyeline sahip alanların ortaya çıkarılmasıdır.
Nükleer santrallerde deprem parametrelerinin belirlenmesinde sismotektonik yaklaşımın kullanılması çoğu ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de zorunlu olup Akkuyu sahası için bu kapsamda hazırlanmış birçok rapor bulunmaktadır. Akkuyu sahası için çeşitli tekerrür sürelerine denk gelen sismotektonik haritalar hazırlanmıştır. Bu çalışmaların nihai amacı “Tasarım Yer Hareketi Seviyesi” nin belirlenmesidir.
Akkuyu sahasında bu amaçla jeolojik, sismolojik, sismotektonik vb. çalışmalar farklı ölçeklerde zaman içerisinde güncellenerek yıllarca sürdürülmüştür. Yerli yabancı bir çok kuruluşun ve üniversitelerin yer aldığı bu çalışmalar, TAEK ve uluslararası kuruluşlarca denetlenmiş ve değerlendirilmiştir. Nükleer güç projelerinde güvenlik kriterlerinden en ufak bir taviz verilmesi dahi düşünülemez. Net olarak şu gerçek bilinmelidir ki Akkuyu ve Sinop NGS Sahaları deprem riski açısından en güvenilir bölgeler arasında yer almaktadır.
Akkuyu sahası için 1975 yılında başlatılan çalışmalar, 1975-1980 yılları arasında İsviçre firması EMCH Berger, yerli kurum ve kuruluşlar ile üniversiteler tarafından gerçekleştirilmiştir. 1980 yılından itibaren yapılan çalışmalar ise yerli danışmanlar gözetiminde yerli kurum ve üniversiteler ile devam etmiş, Akkuyu sahasına ilişkin olarak bugüne kadar 200’ün üzerinde rapor hazırlanmıştır. Bunların çoğu depremsellikle ilgilidir. 1986-1989 yılları arasında 4 yıl boyunca sahanın depremselliği ve tektoniğine yönelik çalışmalar yapılmış ve bu çalışmalar 1989-1990 yıllarında ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi tarafından değerlendirilmiştir.
Dünyada şu anda toplam 15.000’den fazla reaktör yıllık işletme tecrübesi mevcuttur ve bu süre içinde sadece üç önemli kaza meydana gelmiştir. Bunlar;
• 1979’da ABD’de Three Mile Island,
• 1986 yılında Ukrayna’da Çernobil,
• 2011 yılında Japonya’da Fukuşima kazasıdır.
- Şu anda 31 ülkede 446 nükleer santral işletmede, 15 ülkede 61 santral inşa halinde. 15 ülkenin 13’ü zaten nükleer santral sahibi olan ülke olup yeni nükleer santral inşaatına devam etmekte (ilk kez nükleer santral yapan 2 ülke; Beyaz Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri)
- Fukuşima’dan önce de 31 ülkede nükleer santral vardı şimdi de 31 ülkede nükleer santral var. Üstelik Fukuşima’dan sonra 39 nükleer santral daha işletmeye alındı. Almanya gibi ülkeler nükleer enerjiden vazgeçtiğini belirtmesine rağmen halen nükleer enerjiyi kullanmaya devam etmektedir.
- Çernobil’den sonra da dünya nükleerden vazgeçmedi ve 208 nükleer santral daha işletmeye alındı. Ukrayna, Çernobil’den sonra 9 nükleer santrali, Almanya da 6 nükleer santrali işletmeye aldı.
- Fukuşima kazası sonrası Almanya, ömrü dolan 9 santrali kapattı, halen 8 Nükleer santral işletmeye devam ediyor. Almanya, bugün elektriğinin % 14’ünü nükleerden karşılamaya devam ediyor. Ülkemizin elektrik üretiminin % 33’üne denk gelen miktarı Almanya bugün nükleer santrallerden üretmeye devam ediyor, 9 nükleer santrali kapatmasına rağmen.
- ABD: 99 santrale sahip ABD, 4 santral daha inşa etmektedir.
- Fransa: 58 nükleer santrale sahip Fransa, 1 santral daha inşa etmekte olup elektik talebinin % 75’ini nükleer santrallerden karşılamaktadır.
- Rusya: 35 nükleer santralin üretime devam ettiği 7 santralin ise inşa halinde bulunduğu Rusya elektrik üretiminin % 17’sini nükleerden karşılamaktadır.
- Güney Kore: 3 santralin inşaat aşamasında 25 santralin ise işletmede olduğu Güney Kore elektrik üretiminin %30'unu nükleer santrallerden elde etmektedir.
- Çin: 37 nükleer santrale sahip Çin ise 20 nükleer santralin inşasına başlamıştır.
- Güney Afrika’da 2 nükleer santral var.
- Birleşik Arap Emirlikleri: 4 nükleer santral inşa etmektedir.
- 2 milyon nüfuslu Slovenya’da 1 nükleer santral bulunmaktadır.
- 5.5 milyon nüfuslu Slovakya’da 4 nükleer santral var ve 2 nükleer santral de inşaat halindedir.
- Nükleer santrallerin bulunduğu 31 ülkeden 10'unun nüfusu İstanbul’un nüfusundan azdır.
- 5 nükleer santral ile elektrik ihtiyacının % 40’ının karşılayan İsviçre’de yapılan referandumda nükleer santrallerin kapatılmaması kararı çıktı.
- Almanya; yenilenebilir enerji ülkesi değil kömür ülkesidir. Elektriğinin % 42’sini kömürden karşılamaktadır.
- Ülkemizin yenilenebilir enerji oranı (%32), Almanya’nın yenilenebilir enerji oranından daha fazladır (%30)
- 28 üyeli AB’de 14 ülkede 129 santral işletmede, 4 santral inşa halinde. Avrupa Birliğinde nükleerin elektrik üretimine katkısı %25.
- Japonya; Fukuşima kazası nedeniyle kapattığı nükleer santrallerden dolayı ortaya çıkan elektrik açığını karşılamak için yıllık 40 milyar dolara yakın ilave petrol, doğalgaz ve LNG ithal etmek zorunda kalmıştır.
- Japonya; Fukuşima kazası nedeniyle kapattığı nükleer santrallerden dolayı ortaya çıkan elektrik açığını karşılamak için yıllık 40 milyar dolara yakın ilave enerji kaynakları ithal etmek zorunda kalmıştır.
- ABD Enerji Bakanlığının yayımladığı “International Energy Outlook-2013” raporunda 2040 yılına kadar nükleer kapasitenin iki katına çıkacağı öngörülmektedir.
Akkuyu Projesi’nin ÇED süreci kapsamında Akdeniz Foklarına ilişkin özel bir çalışma, konunun uzmanları tarafından gerçekleştirilmiş ve bu çalışma ÇED raporu ile birlikte ilgili kurumlara sunulmuştur. Bu çalışmanın sonuçlarına göre projenin Akdeniz Foklarının yaşama ve üreme alanlarında herhangi bir olumsuz etkisi olmayacaktır. Termal deşarj sonucu olması beklenen sıcaklık artışı (0,5 ˚C) bu canlıların yaşamlarını etkilememektedir.
Projenin inşaat faaliyetleri süresince deniz ekolojisi izleme çalışmaları gerçekleştirilecektir. Santralin işletme aşamasında ise yine biyolojik izleme sistemi çerçevesinde izleme faaliyetleri devam edecektir.
Caretta Caretta deniz kaplumbağaları yumurtalarını Göksu Deltasına bırakmaktadır. Göksu Deltası projenin etki alanı dışındadır. Bu nedenle Akkuyu Projesi’nin Caretta Caretta kaplumbağaları üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi olması beklenmemektedir.
Elektrik dağıtım sistemlerindeki 15 milyar kWh’lik kaçak oranının sıfırlanması durumunda sadece üretilen elektriğin ücreti karşılanmış olacaktır. Buna mukabil yeni elektrik üretimi yapılmış olmayacaktır. Hâlbuki Türkiye’nin yıllık toplam elektrik tüketimi 279 milyar kWh’tir. Türkiye elektrik tüketimi talep artışını karşılayabilmek için her yıl 17 milyar kWh ilave üretim yapacak kurulu gücü devreye almak zorundadır. Kaçak oranının sıfırlanmasının, bu talep artışının karşılanmasında hiçbir rolü yoktur.
Nükleer santrallerden kaynaklanan radyasyon, doğal radyasyona göre çok düşüktür. Doğal radyasyon yer kabuğunda bulunan radyoizotoplar, yapı malzemeleri, gıda maddeleri gibi günlük hayatta iç içe olduğumuz her şeyde vardır. Nükleer santral yakınında yaşayan bir kişinin alacağı radyasyon miktarı, doğadan kaynaklanan radyasyon miktarının 1/240’ı (iki yüz kırkta biri) kadardır. Nükleer santrallere göre bilgisayarlı tomografi yaklaşık 1100 katı; 1 yılda günde bir paket sigara 20 kat, uçuş personeli Ankara-Washington arası uçuşunda 2.7 kat daha fazla radyasyona maruz kalıyor. Doğal radyasyon yolu ile alınan ortalama yıllık etkin doz 2,4 mSv (milisivert) civarındadır. Dünyada en fazla nükleer santralin olduğu Amerika Birleşik Devletleri'nde, nükleer santrallerin sınırında yaşayan bir kişi doğal yollardan aldığı radyasyon miktarının %1'inden az (0,01 mSv’ten az) radyasyon almaktadır.
Günlük Hayatta Radyasyon
Radyasyon Kaynağı | Süre | Nükleer Santralin Kaç Katı |
Bilgisayarlı Tomografi | Tek seferde | 1100 katı |
Günde 1 paket sigara içme | Bir yılda | 20 katı |
Diş Röntgeni (18 saniye boyunca) | Tek seferde | 10 katı |
Ankara-Washington arası uçakla yolculuk | Tek seferde | 2.7 katı |
Turizm:
Dünyanın önemli turizm merkezlerine yakın nükleer santraller bulunmaktadır
- Fransa’da Nogent Nükleer Santrali Paris’e 70 km,
- Jose Cabreras Santrali Madrid’e 50 km,
- ABD'deki Indian Point Nükleer Santrali New York’a 60 km
- Bradwell Nükleer Santrali (Şu anda kapalı) Londra’ya sadece 70 km’dir.
Tarım:
- Dünyada tarımsal ürün ihracatında ilk 6 ülkenin tamamında nükleer santral bulunmaktadır.
- Sayıca en fazla (99) nükleer santralin bulunduğu Amerika, tarımsal ürün ihracatında dünyada birincidir.
- 58 adet nükleer reaktörle, kullandığı elektriğin yaklaşık %75’ini nükleer enerjiden karşılayan Fransa'da, yaklaşık 1000 km uzunluğundaki Loire Nehri üzerinde 14 adet nükleer güç santrali bulunmaktadır.
- Loire nehri üzerinde bulunan nükleer santraller soğutma suyunu nehirden alıp, tekrar nehre vermektedir. Buna rağmen bu nehrin suyu sulamada kullanılmakta, denize döküldüğü koyda balık tutulmakta ve hatta yüzülmektedir.
- Ayrıca Loire Nehri Vadisi, Fransa’daki 30 adet dünya kültür mirası alanı içerisinde de yer almaktadır ve Fransa tarımsal ürün ihracatında dünyada ikinci sıradadır.
Yenilenebilir enerji nükleer enerjinin rakibi değil, tamamlayıcısıdır. Yenilenebilir enerjinin, iklim koşullarına bağlı olarak sürekli değişkenlik göstermesi nedeniyle 4 mevsim, 7 gün 24 saat çalışan nükleer gibi baz yük santrallerine her halükarda ihtiyaç duyulmaktadır.
Nükleer santraller, mevsimden ve iklim şartlarından bağımsız olarak sürekli çalıştırılabilmektedir. Yılda 8760 saatin, bakım dönemleri çıkarılırsa, nükleer santral yaklaşık 8000 saatinde çalışabilir
Yenilenebilir enerji kaynaklarımızın iklim koşullarına bağlı olmaları ve bunun sonucu olarak üretilecek elektriğin “sürekli” olamaması nedeniyle, nükleer santral gibi baz güç santrallerine her halükarda ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu kapsamda enerjide dışa bağımlı bir ülke olan Türkiye için nükleer santral bir seçenek değil, zorunluluktur.
- Doğal gaz ithalatında azalma olacak:Akkuyu nükleer güç santrali, yılda yaklaşık 35 milyar kWh elektrik üretecektir. Bu bağlamda Akkuyu NGS, cari açığımızdaki en önemli kalemlerden biri olan doğalgaz ithalatı azaltılmış olacaktır.
- İnsan kaynaklarımızın gelişimine katkıda bulunacak:Akkuyu’da çalışacak mühendis ihtiyacımızın karşılanması amacıyla, Rusya’daki Mephi Üniversitesi’nde hâlihazırda toplam 258 öğrencimiz eğitim görüyor. Bu kapsamda toplamda 600 öğrenci eğitim almış olacak. Nükleer santrallerin işletilmesi için operatörler, araştırma için bilim adamları, nükleer sanayi için teknik elemanlar yetiştirilecektir.
- Teknolojik gelişime katkıda bulunacak:Nükleer güç santrallerini, sadece elektrik üretim tesisleri olarak değerlendirmemek gerekir. Yaklaşık 550 bin parçadan oluşan nükleer santral projesinin, diğer sektörlere de sağlayacağı dinamizmle ve istihdam imkânıyla ülkemiz sanayisine önemli derecede katma değer sağlayacaktır.
- İstihdamı artıracak:4 üniteli bir nükleer santralin inşaatının en yoğun döneminde 12.000 kişi, işletme döneminde de 3500 kişi çalışmaktadır. Akkuyu ve Sinop NGS projelerinin inşaatında 24.000 kişi (%80’i ülkemiz işçileri olacak), işletme döneminde 7000 kişi çalışacaktır. Bu nüfusla beraber civarda hastane, sağlık ocağı, okul, yan sanayi, yeni yollar vb yeni bir hayat neredeyse yeni bir şehir kurulacaktır. Rusya’da Novovoronej kentinde nükleer santral inşası öncesi 1000 olan nüfus bugün 35.000 olmuştur.
Akkuyu NGS’den yılda 35 milyar kWh, Sinop NGS’den ise yaklaşık 34 milyar kWh elektrik üretilmesi planlanmaktadır. Bu santrallerin tüm ünitelerinin 2030 yılına kadar devreye alınması planlanmaktadır. Bu durumda 2030 yılında elektrik talebinin yaklaşık %11’inin nükleer enerjiden karşılanması öngörülmektedir.
Dünyada ve ülkemizde deniz sularından yararlanarak elektrik enerjisi üretimi hakkında çalışmalar devam etmektedir. Yurt dışında yapılan az sayıda ticari uygulamaların günümüz şartlarında diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına kıyasla ekonomik olmadığı görülmektedir. Bundan dolayı deniz sularından yararlanarak elektrik üretimi hakkında dünya üzerindeki teknolojik gelişmeler yakından takip edilmektedir.
Ülkemizde enerji üretimleri ile ilgili yatırımlar 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa göre özel sektör tarafından yapılıp işletilmektedir. Bugün için Bakanlığımızca benzer projeler için bir destekleme gerçekleştirilememektedir. Söz konusu proje için Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’na (TÜBİTAK) bağlı Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEP) tarafından yürütülen Ar-Ge projeleri ile ilgili programlara başvuru yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı lisanssız elektrik üretim tesisleri YEK Kanununa ekli II sayılı Cetvelden yararlanamaz.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı olarak kurulan lisanssız elektrik enerjisi üretim tesislerinden üretilen elektriğin ihtiyaç fazlası kısmı tesisin 2020 yılı sonuna kadar işletmeye alınması halinde YEK Kanununa ekli I sayılı Cetvelde yer alan fiyattan 10 yıl süreyle satın alınır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı olarak kurulacak elektrik üretim tesislerinden üretilen elektriğin ihtiyaç fazlası kısmı, üretim tesisinin kurulduğu bölgede görevli tedarik şirketi aracılığıyla Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) Destekleme Mekanizması kapsamında değerlendirilmektedir. YEK Destekleme Mekanizması piyasa işletmecisi tarafından işletilen piyasa bazlı bir satın alma mekanizması olup kamu elektriği satın almamakta, ancak sistemin işleyişini garanti altına almaktadır.
Kurulu güç sınırı, Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmeliğin 5 nci ve 6 ncı maddelerinde düzenlenmiştir.
Lisanssız elektrik üretim ilgisine göre üretim tesisinin kurulacağı bölgedeki dağıtım şirketine ya da dağıtım lisansı sahibi Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğüne yapılır.
Elektrik abonesi olan her gerçek veya tüzel kişi lisanssız elektrik üretim tesisi kurabilir. Bu kişilerin kendi uhdelerinde en az bir tüketim tesisi, yani aboneliği bulunması gerekir. Aboneliği olmayan kişiler, lisanssız elektrik üretim tesisi kuramaz.
Yenilenebilir enerji kaynaklarından lisans alma süreçleri için izlenecek yol haritasına ( lisanslı elektrik üretimi ) web adresinden ulaşılabilir.
Lisanssız rüzgar enerjisi santralları başvuruları için izlenecek yol haritasına (lisanssız elektrik üretimi) web adresinden ulaşılabilir..
Rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisleri özel sektör tarafından alınan üretim lisansları çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Ayrıca, Lisanssız Üretim Yönetmeliği kapsamında isteyen her kişi lisans almadan ve şirket kurmadan bu türden yatırımlar yapabilmektedir.
Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü, Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyel Atlasını (REPA) hazırlayarak kullanıcıların hizmetine sunmuştur. REPA’yı kullanarak Türkiye geneli, coğrafi bölgeler, iller ve istenilen bir alan için rüzgar kaynak bilgilerine ulaşmak mümkündür. Rüzgar kaynak bilgilerine (REPA) internet adresinden ulaşılabilir.
Belirlenen araziyi temsil edecek nokta veya noktalarda en az bir yıl süreli rüzgar ölçümü yapılması gereklidir. Ölçüm istasyonunun yeri kurulması planlanan santraldaki türbinleri temsil edebilecek yer/yerlerde olmalıdır. Santral kurulması planlanan yerin seçiminde idari ve teknik tüm kısıtların (topoğrafya, radar etkileşim olasılığı, askeri / yasaklı bölge vb.) dikkate alınması önerilir.
Ev ısıtmasında elektrik kullanılmasının ekonomik olduğu ülkelerde, % 80lere varan enerji tasarrufu sağlayacak ısı pompalarının teşvik edilmesi kaçınılmaz görülmektedir. Ancak ülkemizde olduğu gibi, üretilen elektriğin büyük bir bölümü ithal doğal gazdan üretilen ülkelerde, bina ısıtmasında elektriğin kullanılması çok ekonomik görülmemektedir. Bununla birlikte soğutma ile birlikte ısıtma için elektrik kullanılmasının kaçınılmaz olduğu güney illerimizde ısı pompalarının kullanılması önemle tavsiye edilmektedir. Yerli üretimin olmadığı bilinen ısı pompalarının konvansiyonel ısıtma sistemleri ile rekabet edebilmesi açısından yerli üretilerek yaygınlaştırılmasının daha büyük katma değer yaratacağı mütalaa edilmektedir.
Ülkemizde potansiyel oluşturan alanların % 79'u Batı Anadolu'da, % 8,5'i Orta Anadolu'da, % 7,5'i Marmara Bölgesinde, % 4,5'i Doğu Anadolu'da ve % 0,5'i diğer bölgelerde yer almaktadır. Jeotermal kaynaklarımızın % 94'ü düşük ve orta sıcaklıklı olup, doğrudan uygulamalar (ısıtma, termal turizm, mineral eldesi vs.) için uygun olup, % 6'sı ise dolaylı uygulamalar (elektrik enerjisi üretimi) için uygundur.
Jeotermal elektrik santrallarının çevresel etki değerlendirme izni 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 9 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasında geçen "İşletme ruhsatı alındıktan sonra, ruhsat sahibince Çevresel Etki Değerlendirmesi olumlu kararı veya Çevresel Etki Değerlendirilmesi Gerekli Değildir karar belgesi alınarak, ruhsat alanı ve faaliyete ilişkin diğer meri mevzuattan kaynaklanan gerekli izinlerin alınması için ilgili bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları nezdinde en geç üç ay içinde girişimde bulunulması zorunludur. Çevresel Etki Değerlendirmesi işlemleri tamamlanmadan ve gerekli izinler alınmadan işletme faaliyetlerine başlanmaz..." hükmüne tabidir. Ayrıca söz konusu uygulama yönetmeliğinin 12 inci maddesinde "Jeotermal sistemin ve çevrenin korunması ile ilgili tedbirlerin alınıp alınmadığı, reenjeksiyon ve deşarjın teknik kurallarına ve çevre mevzuatına uygunluğuna yönelik denetimler her yıl İdare (Büyükşehir İlleri için Valilik) tarafından yapılır." hükümleri amirdir.
Ülkemizde düşük (20-70°C) sıcaklıklı jeotermal sahalar başta ısıtmacılık olmak üzere, endüstride, kimyasal madde üretiminde kullanılmaktadır. Orta sıcaklıklı (70-150°C) ve yüksek sıcaklıklı (150°C'den yüksek) sahalar ise elektrik üretiminin yanı sıra reenjeksiyon koşullarına bağlı olarak entegre şekilde ısıtma uygulamalarında da kullanılabilmektedir. 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu hükümlerine göre jeotermal akışkanın sürdürülebilirliğin sağlanması açısından kaynak kullanıldıktan sonra tekrar yer altına gönderilmektedir. Ancak yer altına gönderilen kaynakta fazlalık olması durumunda tekrar değerlendirilerek konut ve sera ısıtmasında kullanılması tercih edilmektedir.
5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu'nun hükümlerine göre ruhsatlarla ilgili yetkiler büyükşehir olan illerde Valiliklerin, diğer illerde ise İl Özel İdarelerinin sorumluluğu altındadır.
Önlisans başvuru tarihinden 5 yıl öncesine kadar olan süreçte en az bir yıl süreyle yapılmış güneş ölçümlerine ilişkin Güneş Ölçüm Sonuç Raporu EPDK’ya sunulmalıdır. Bu rapor Meteoroloji Genel Müdürlüğünden alınır.
Başvurularda belirtilecek koordinatlar Universal Transversal Mercator” izdüşümünde altı derecelik dilim esasına göre (ED 50 Datum) verilmelidir.
Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğine göre güneş enerjisine dayalı üretim tesisi kurulması için yapılan önlisans başvurularında, başvuruya konu her bir üretim tesisinin kurulu gücü 50 MW’ı geçemez. Ancak Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları Yönetmeliğine göre kurulu toplam kapasite Bakanlığımızca hazırlanacak Şartname ile belirlenmektedir.
5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanuna göre güneş enerjisinden üretilen elektrik için 2020 yılı sonuna kadar işletmeye girenler için 10 yıl boyunca 13,3 ABD Dolar-cent/ kWh alım garantisi verilmektedir. Ayrıca, lisanslı güneş elektrik tesisleri için Kanunun 2 sayılı cetvelinde belirtilen yerli malı belgeli aksam için ilgili fiyatları da alım garanti fiyatına 5 yıl süreyle ilave edilmektedir.
Güneş enerjisi kullanımının yaygınlaştırılması için gerekli çalışmalar sürdürülmekte ve yatırımlar başta 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun olmak üzere bir çok mevzuat çerçevesinde teşvik edilmektedir.
Kendi elektrik enerjisi ihtiyaçlarını karşılamak isteyenler kurulu gücü 1 MW’a kadar yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisi kurabilir. Bu kişilerin lisans alma ve şirket kurma zorunluluğu yoktur.
Genel Müdürlüğümüz tarafından yapılmış olan ve ülkemizin biyokütle potansiyelini ortaya koyan “Biyokütle Enerji Potansiyel Atlası (BEPA)” bulunmaktadır. BEPA’da ülkemizin il ve ilçe bazında hayvan varlığı, hayvansal atık miktarı, hayvansal atıkların enerji eşdeğeri; bitkisel üretim potansiyeli, bitkisel atık miktarı, bitkisel atıkların enerji eşdeğeri; ülkemizin orman bölgeleri ve bu bölgelerde mevcut orman ağaçları varlığı, orman atıkları miktarı ve bu atıkların enerji eşdeğeri; ülkemizin belediye atıkları miktarı, bu atıkların enerji eşdeğeri ayrıntılı bir şekilde tespit edilmiş olup,(BEPA) internet sitesinden yayınlanarak kullanıcılara sunulmuştur.
5346 Sayılı 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 ncü maddesinin dokuzuncu fıkrasında biyokütle tanımında “atık lastiklerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen kaynakları” ifadesi ile atık lastiklerin direk yakılmasıyla üretilen elektrik enerjisi üretimi YEKDEM kapsamına dahil edilmemiştir. Ancak, atık lastiklerin işlenmesi neticesinde elde edilen yan ürünler (pirolitik gaz, pirolitik yağ) ile üretilecek elektrik enerjisi YEKDEM kapsamında değerlendirilebilmektedir.
Belediye atıkları 5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 ncü maddesinin dokuzuncu fıkrasında biyokütle tanımı içerinde yer alan kentsel atıklar kapsamında değerlendirilmektedir.
Evet, bitkisel atıklar, orman ve orman ürünleri atıkları ile tarım ve orman ürünleri atıkları biyokütle kaynağı olarak tanımlanmaktadır.
Evet, büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı hayvan dışkıları hayvansal atık türleri olup biyokütle kaynağı olarak tanımlanmaktadır.
5346 sayılı ‘‘Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’’ kapsamında tanımlanan biyokütle kaynaklarından farklı teknolojiler kullanılarak üretilen elektrik enerjisi YEKDEM kapsamında değerlendirilmektedir. Ancak, bu tesislerin 2020 yılı sonuna kadar işletmeye alınmış olması gerekmektedir.
Ülkemizde hayvansal, tarımsal ya da belediye atıkları kullanılan biyokütle enerji tesisleri yaygınlaşmaktadır. Biyokütle kaynaklarına dayalı üretim faaliyeti gösteren üretim lisansı sahibi tüzel kişiler ve tesislere ait bilgiler ulaşmak için tıklayınız.
Biyokütle kullanılarak elektrik elde edilen tesislere Bakanlığımız tarafından herhangi bir yatırım teşviği verilmemekle birlikte, 5346 sayılı ‘Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunu çerçevesinde “Biyokütle” tanımı kapsamında değerlendirilen hammadde kullanılan tesislerde üretilen elektrik enerjisi için 13,3 ABD Doları cent/kWh teşvik fiyatından faydalanma imkânı bulmaktadır. Ayrıca TÜBİTAK, KOSGEB, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu, Bilim,Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı gibi kurumlarımızın yürütmekte olduğu Ar-Ge, patent, yatırım, tanıtım ve pazarlama gibi destek programları bulunmaktadır.
5346 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun 3 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasında; ithal edilmemek kaydıyla; kentsel atıkların yanı sıra bitkisel yağ atıkları, tarımsal hasat atıkları dâhil olmak üzere tarım ve orman ürünlerinden ve bu ürünler ile atık lastiklerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen kaynakları ve sanayi atık çamurları ile arıtma çamurları biyokütle olarak tanımlanmıştır.
Bakanlığımız tarafından 27/07/2013 tarih ve 28720 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Genel Aydınlatma Yönetmenliğin 6 ncı maddesinin 3 üncü fıkrasının (a) bendi uyarınca, "Aydınlatılacak yere ve amaca en uygun çözümün elde edilebileceği aydınlatma ölçütleri belirlenir. Direk dikilmesi uygun olmayan genel aydınlatma kapsamındaki bölgelerde, dağıtım şirketi veya ilgisine göre belediye veya il özel idaresinin teklifi ve aydınlatma komisyonunun uygun bulması koşuluyla aydınlatma tipi belirlenir." denilmekte ve ayrıca aynı yönetmeliğin 12 nci maddesi 1 inci fıkrasının (a) bendi gereğince, "Genel aydınlatma kapsamındaki halkın ücretsiz kullanımına açık ve kamuya ait park, bahçe, tarihî ve ören yerleri ile yürüyüş yolu gibi yerlerdeki aydınlatma düzeyleri en geç saat 02:00'den sonra yüzde elli oranında düşürülmesi konusunda tereddüt hasıl olduğunda karar alabilir." ifadesi yer almaktadır
Yetkili EVD Şirketlerinin bilgilere ulaşmak için tıklayınız.
“Enerji Verimliliği Hizmetlerini Yürütmek İsteyen Tüzel Kişilerin Enerji Verimliliği Danışmanlık (EVD) Şirketi Olarak Yetkilendirilmesi ile İlgili Değerlendirmelere İlişkin Kılavuz”da EVD şirketi başvuruları için hangi bilgi ve belgelerin gerekli olduğuna ve başvuru değerlendirme süreçlerine ilişkin bilgilere ulaşmak için tıklayınız.
“Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği”nin 26/A Maddesi ile Enerji Kimlik Belgesi verebilecek kurum ve kuruluşlar şu şekilde tanımlanmaktadır;
- Yeni binalar için; Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı ilgili meslek odası tarafından, adına düzenlenmiş serbest müşavirlik ve mühendislik hizmetleri belgesi ile enerji kimlik belgesi düzenleme eğitimini başarı ile tamamlayan personel bulunduran gerçek veya tüzel kişilere Bakanlıkça enerji kimlik belgesi verme yetkisi verilir.
- Mevcut binalar için; enerji kimlik belgesi düzenleme eğitimini başarıyla tamamlayan personel bulunduran 5627 sayılı Kanun kapsamında bina kategorisinde yetkilendirilmiş olan enerji verimliliği danışmanlık şirketlerine Bakanlıkça enerji kimlik belgesi verme yetkisi verilir.
- Ayrıca mevcut binalar için; aşağıda belirtilen şartları sağlayan gerçek veya tüzel hukuk kişileri de, bu şartların sağlandığının ilgili Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce tespit edilmesi üzerine Bakanlıkça enerji kimlik belgesi vermeye yetkilendirilir:
a) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı ilgili meslek odası tarafından adına düzenlenmiş serbest müşavirlik ve mühendislik hizmetleri belgesine sahip olmak.
b) Enerji kimlik belgesi düzenleme eğitimini başarıyla tamamlayan personel bulundurmak.
c) Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmelik uyarınca düzenlenmiş Etüt-Proje Sertifikasına sahip personel bulundurmak.
ç) Türk Akreditasyon Kurumu tarafından akredite edilmiş ulusal veya uluslararası laboratuvarlar tarafından kalibre edilmiş ve etiketlenmiş ısı ve sıcaklık görüntüleme cihazına sahip olmak.
- Kamu kurum ve kuruluşları; enerji kimlik belgesi düzenleme eğitiminde başarılı olan bünyelerindeki personeli ile binalarına enerji kimlik belgesi düzenleyebilir. Ayrıca, Enerji Kimlik Belgesi ile ilgili sorularınız için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğüne ait aşağıda linki verilen Sık Sorulan Sorular enerji verimliliği ve tesisat ile ilgili bölümlerinden ve yine aşağıda linki verilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğünün Enerji Verimliliği ve Tesisat Daire Başkanlığı bölümündeki iletişim numaralarından yardım ve bilgi alabilirsiniz.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Sıkça Sorulan Sorular sayfasına ulaşmak için tıklayınız.
İletişim Numaralarına ulaşmak için tıklayınız.
Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliğine göre yeni binaların en az C sınıfı Enerji Kimlik Belgesine sahip olması gerekmektedir. Mevcut binaların ise Enerji Kimlik Belgesine sahip olması zorunlu olmakla beraber satış ve kiralama işlemlerinde enerji kimlik belgesi aranma zorunluluğu 2020 yılına ertelenmiştir.
“TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları” standardı temel alınarak hesaplamalar yapılmaktadır. Standard ile iç ve dış ortam şartları ve binanın kullanım amacı konut, ofis vb. dikkate alınmaktadır. Konutlar için insanların rahat yaşayabileceği ideal iç ortam sıcaklığı 20°C olarak kabul edilmektedir.
Genel Müdürlüğümüz tarafından enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynakları konusunda kamuoyunun bilgi ve bilinç düzeyini artırmak amacıyla birçok farklı faaliyetler yürütülmektedir. Bu faaliyetlerin başında gelen eğitim ve seminerler vasıtası ile ev hanımları, öğretmenler, öğrenciler, kamu ve özel sektör çalışanları enerjinin verimli kullanılması konusunda bilgilendirilmektedir. Ayrıca, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde her yıl yapılan yarışmalar ile öğrencilerin enerji verimliliğine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmesi teşvik edilmektedir.
Diğer taraftan sanayide enerji verimliliğinin teşvik edilmesi ve iyi uygulama örneklerinin yaygınlaştırılması amacıyla endüstriyel işletmeler arasında enerji verimliliği proje yarışmaları düzenlenmektedir.
Genel Müdürlüğümüz tarafından hazırlanan enerji verimliliği konulu afiş, broşür ve kitapçıklar çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör firmalarına, okullar ile çeşitli eğitim kurumlarına ücretsiz dağıtılmaktadır. Ayrıca, Enerji Verimliliği Haftası etkinlikleri kapsamında her yıl Ocak ayının 2. Haftasında kamu, özel sektör, finansman kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirerek toplumda enerji verimliliğinin geliştirilmesinde bir platform görevi üstlenen Enerji Verimliliği Forum ve Fuarı gerçekleştirilmektedir.
Enerjinin verimli kullanılması ve tasarruf edilmesi amacıyla hazırlanmış ve yayınlanmış mevzuatlar ile kamusal alanda ve özel sektörde gerekli enerji verimli uygulamaların yayılması hedeflenmektedir.
“Kamu Alımlarında Enerji Verimliliği konulu Genelge”, “Kamuda Akkor Lambaların Değiştirilmesi ile İlgili Başbakanlık Genelgesi (2008–19)”, Enerji Verimliliği ile İlgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Genelgesi(2008–1) ve Enerji Verimliliği Yılı ile İlgili Başbakanlık Genelgesi (2008–2) gibi genelgeler ile de kamusal alandaki gereksiz enerji tüketiminin önlenmesi beklenmektedir. Enerji tasarrufu ile ilgili önlemlerin alınması enerji verimliliği mevzuatları kapsamında tüm kamu kurum ve kuruluşlarının sorumluluğundadır. 27 Ekim 2011 tarihli ve 28097 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmelik”in 31 inci maddesinde kamu kesimine ait bina ve işletmelerde enerji verimliliğinin artırılması için alınabilecek öncelikli tedbirlere yer verilmekte olup, kamu kesimine ait bina ve işletmelerin enerji kullanımı 2010 yılına göre, 2023 yılında en az yüzde yirmi oranında düşürülmesi hedeflenmektedir. Ayrıca 27 Ekim 2011 tarihli ve 28097 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmelik”in 31 inci maddesinde kamu kesimine ait bina ve işletmelerde enerji verimliliğinin artırılması için alınabilecek öncelikli tedbirlere yer verilmekte olup, kamu kesimine ait bina ve işletmelerin enerji kullanımı 2010 yılına göre, 2023 yılında en az yüzde yirmi oranında düşürülmesi hedeflenmektedir.
Ek olarak, Genel Müdürlüğümüz tarafından enerji verimliliği “Bilinçlendirme Çalışmaları” kapsamında; yukarıda bahsedilen yönetmeliğin 31. Maddesinde yer alan hükümlerin belirtildiği “Bina ve Tesislerin İşletilmesinde Isı Enerji ile İlgili Mevzuat Gereği Alınması Gerekli Tedbirler”, “Bina Tesislerin İşletilmesinde Elektrik Enerjisi ile İlgili Mevzuat Gereği Alınması Gerekli Tedbirler” ve “Proses, Ekipman, Sistem Bazında Mevzuat Gereği Alınması Gerekli Tedbirler” başlığı altında üç adet afiş hazırlanmıştır. Ayrıca, 2015 yılında Türkiye’nin farklı illerinde bulunan 166 adet kamu binasına enerji verimliliği etüdü yaptırılmış olup söz konusu etütlerde ön görülen tasarrufların uygulamaya geçirilmesi için ilgili binaların enerji yöneticileri tarafından çalışmalar yürütülmektedir.
Enerji sınıfı yüksek beyaz eşyaların piyasa dönüşümünü sağlamak amacıyla, beyaz eşya üreticileri ile işbirliği içerisinde tüketiciyi teşvik edici enerji verimliliği yüksek beyaz eşyalarda fiyat indirimi kampanyaları süreli olarak farklı dönemlerde gerçekleştirilmektedir. Son olarak, 2017/9759 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile elektrikli ev aletlerinden alınan ÖTV 30/04/2017 tarihine kadar %0 (sıfır) olarak belirlenmiştir. Daha sonra alınan karar ile ÖTV indirimi 30/09/2017 tarihine kadar uzatılmıştır.
08/09/2016 tarih ve 29825 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararınca yaz saati uygulamasının yıl boyunca aynı kalması kararlaştırılmıştır. Bu karar sonrası Bakanlığımızca ilgili tüm kurum ve kuruluşlara söz konusu uygulamanın etkisi nedeniyle oluşabilecek önlemlerin kendi görev ve sorumluluk alanları içerisinde alınmasına dönük resmi bilgilendirme yapılmıştır. Bununla birlikte; 657 sayılı Devlet Memurları 100 üncü maddesinde Günlük Çalışma Saatlerinin Tespiti başlığı altında "Günlük çalışmanın başlama ve bitme saatleri ile öğle dinlenme süresi, bölgelerin ve hizmetin özelliklerine göre merkezde Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca, illerde valiler tarafından tespit olunur." denilmektedir. Bu itibarla okul saatleri ile ilgili Bakanlığımızın herhangi bir yetki ve sorumluluğu bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, özellikle batı illerimizde ikili öğrenim gören okullarda, metropol kent şartlarında daha da erken evden çıkmak zorunda kalan öğrencilerimizin Kasım–Mart döneminde sabah saatlerinde etkilendiği görülmektedir. Gerek valiliklerin mesai saatleri ve okul saatlerini düzenleme yetkisi, gerekse Milli Eğitim Bakanlığının tam gün öğrenim çalışmalarının beraberce değerlendirilmesi uygun olacaktır. Diğer yandan kış saati ve yaz saati uygulamasının bir arada olduğu eski uygulama ile 157 gün tüm Türkiye’yi etkileyen akşam karanlık saatleri etkisi 08:30-17:30 saat dilimleri için tamamen kalkmış, sabah 07:30- 08:30 için evden çıkanlar için etki gün sayısı ve coğrafi etkilediği alan (sadece batı illerimizde) azalarak sabah saatlerinde karanlık etkisi oluşmaktadır.
Kısa süreli veriler üzerinde yapılan analizlerde elektrik tüketimi üzerinde aydınlatmadan kaynaklı tasarrufun olumlu etkileri görülmüştür. Saat uygulamasının elektrik tüketimi üzerindeki uzun vadedeki etkileri de Bakanlığımızca yakından izlenmekle ve takip edilmektedir. Bu aşamada Bakanlığımız nezdinde saat uygulamasının yeniden değiştirilmesine yönelik alınmış herhangi bir karar veya bu yönde yapılan herhangi bir hazırlık bulunmamaktadır.
Bakanlığımızca Ülkemizde bu yıl uygulanmakta olan yaz saatinin sürekli hale gelmesinin enerji tüketimine uzun/orta ve kısa dönem etkileri yakından izlenmektedir. Bununla birlikte, 08:00-17:00, 08:30-17:30, 09:00-18:00 mesai saatleri üzerinde 81 il için ayrı ayrı çalışma yürütülmüş, YSU’nun toplam aydınlık süresini artırdığı tespit edilmiştir. YSU tüm vatandaşlarımız için toplam aydınlık süresini artırıcı olumlu etkisi bulunmaktadır. Mesai saatleri içerisinde aydınlanma sürelerinin artmasının yanı sıra farklı elektrik aboneleri gruplarındaki (ticarethane, mesken, resmi daire vb.) elektrik tüketim verileri; abone sayısı, mevsimsel şartlar gibi farklı değişkenlerle birlikte kıyaslandığında da elektrik tüketiminde azalış olduğu değerlendirilmiştir.
Ülkemizde saatlerin düzenlenmesi ve yaz saati uygulamasının uygulanıp, uygulanmayacağı konusundaki yetki 26/12/1925 tarih ve 697 Sayılı "Günün 24 Saate Taksimine Dair Kanunun" 2. maddesi ile Bakanlar Kuruluna verilmiştir. Bakanlığımızın görev ve sorumluluk alanı içerisinde enerjinin etkin, verimli ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak noktasında birçok çalışma yürütülmektedir. Ülkemizin sahip olduğu coğrafi şartlar içerisinde Ülkemizin bütünü temel alınarak, çalışma saatleri içerisinde daha fazla aydınlıktan yararlanmak ve enerji tasarrufu sağlamak amacıyla yapılan bilimsel çalışma ve analizler yıl boyunca GMT+3 saat diliminde kalmanın daha faydalı olduğunu göstermektedir.
Bu kapsamda; Bakanlığımız Bakanlar Kurulu’na ülkemizin yıl boyunca GMT+3 saat diliminde bulunması ile elde edilecek aydınlık ve aydınlatma temelinde elektrik tasarrufu yönündeki çalışmaları sunmuş ve Bakanlar Kurulu’nca söz konusu Bakanlık önerimiz kabul edilmiştir. Bu minvalde; 26/12/1925 tarih ve 697 Sayılı "Günün 24 Saate Taksimine Dair Kanunun" 2 nci maddesi ile kendilerine tanınan yetki çerçevesinde Bakanlar Kurulu tarafından alınan ve 08/09/2016 tarihli ve 29825 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile ülkemizde yaz saati uygulamasının yıl boyunca uygulanmasına geçilmiştir.
Yaz Saati Uygulamasının (YSU) yıl boyu uygulanmasıyla enerji tasarrufunun artırılması hedeflenmiştir. Ayrıca, saat değişikliklerinin fizyolojik ve psikolojik açıdan insanlar üzerinde yarattığı olumsuz etkinin de ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Yaz ve kış saati uygulamasının birlikte kullanıldığı eski uygulamada, YSU başlangıç ve bitiş dönemleri olan Ekim ve Mart aylarında psikolojik uyum problemlerinin yaşandığı; saat değişikliklerinden kaynaklanan biyolojik saat bozukluğu, stres, kaygı, uyku bozukluğu ve mevsimsel depresyon gibi psikolojik sorunların oluştuğu değerlendirilmiştir. Bu yüzden, 2016/9154 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile “Gün ışığından daha fazla yararlanmak amacıyla bütün yurtta saatlerin yeniden düzenlenmesi hakkındaki 14/3/2016 tarihli ve 2016/8589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer alan “-30 Ekim 2016 Pazar günü saat 04:00’ten itibaren bir saat geri alınması;” ibaresi yürürlükten kaldırılarak, gün Işığından daha fazla yararlanmak amacıyla; bütün yurtta 27 Mart 2016 Pazar günü saat 03:00’ten itibaren bir saat ileri alınmak suretiyle başlatılan YSU’nun, her yıl, yıl boyu sürdürülmesi” kararlaştırılmıştır.
Bakanlığımız Bağlı, İlgili ve İlişkili Kurumlarının yakın, orta ve uzun vadede ihtiyaç duyduğu ve duyacağı sistem ve alt sistemlerin tasarımı, geliştirilmesi, uygulaması, işletmeye alınması ile birlikte mevcut sistemlerin güncel teknolojilere uyarlanması ve yurt dışına bağımlılığı en aza indirici çalışmaların yapılması ve ihtiyaç duyulabilecek danışmanlık hizmetlerinin karşılanması amacıyla, Bakanlığımız ile TÜBİTAK arasında 13.08.2012 tarihinde “İşbirliği Protokolü” imzalanmıştır. Bu kapsamda, Bakanlığımızın milli enerji ve maden politikası doğrultusunda belirlemiş olduğu Ar-Ge başlıkları TÜBİTAK Kamu Kurumları Araştırma ve Geliştirme Projelerini Destekleme Programı (1007 Programı) kapsamında Bakanlığımız ve TÜBİTAK iş birliğinde yürütülmektedir.
Bakanlığımızın yasal mevzuatla tanımlanmış görev, yetki ve sorumluluk alanı içerisinde enerji teknolojileri konularındaki geliştirilen buluşların/ürünlerin ticarileştirilmesine yönelik herhangi bir maddi destek mekanizması bulunmamaktadır.
Bakanlığımızın yasal mevzuatla tanımlanmış görev, yetki ve sorumluluk alanı içerisinde enerji teknolojileri konularındaki yenilikçi fikir veya buluşların patent, faydalı model gibi yöntemlerle tescil ettirilmesine yönelik bir maddi destek mekanizması bulunmamaktadır.
Bakanlığımızın yasal mevzuatla tanımlanmış görev, yetki ve sorumluluk alanı içerisinde enerji teknolojileri konularındaki yenilikçi projelerin Ar-Ge süreçlerine ilişkin herhangi bir maddi destek mekanizması bulunmamaktadır.
24.06.2016 Tarih ve 29752 sayılı Resmi Gazete yayımlanan “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi Üreten Tesislerde Kullanılan Yerli Aksamın Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik’in 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası; “Tesisin herhangi bir ünitesinde kullanılan herhangi bir aksam için, bütünleştirici parçanın aksam içindeki oranı tesiste kullanılan tüm üniteler için aynı olmak zorundadır. Bütünleştirici parçanın aksam içindeki oranının aynı olmaması durumunda üniteler arasındaki en düşük yerli aksam oranı dikkate alınarak yerli katkı ilave fiyatı hesaplanır.” hükmünü amirdir. Dolayısıyla bir tesiste yer alan iki ünitede örneğin “Türbin kulesi” aksamının “Rotor ve Nasel gruplarını taşıyan kule (%80)” ve “Kule Bağlantı Elemanları (%20)” bütünleştirici parçaları yerli iken diğer ünitelerde bahsi geçen bütünleştirici parçalar yerli olarak kullanılmaz ise Yerli Aksamın Desteklenmesinden faydalanılamaz, aksam oranının farklı olduğu durumlarda ise en düşük yerli aksam oranına göre ödeme yapılabilir.
Yerli aksamın desteklenmesi senelik işleyen bir mekanizma olması nedeniyle bir sonraki takvim yılında, yerli katkı ilave fiyatından bir önceki dönem faydalanmış ve ilgili aksam ve / veya bütünleştirici parçalarda değişiklik yapmamış ve bir sonraki dönemde de faydalanmak isteyen başvuru sahipleri tarafından, 24.06.2016 Tarih ve 29752 sayılı Resmi Gazete yayımlanan yönetmelik Ek-3’te yer alan beyan yazısı ve beyan yazısında imzası bulunanlara ait imza sirkülerleri her yılın 1 Ağustos tarihine kadar Bakanlık ve/veya Bakanlığın görevlendirdiği kuruluşa sunulur.
Yerli katkı ilave fiyatından faydalanmak isteyen başvuru sahiplerine ödenecek Yerli Katkı İlave Fiyatının beş yıllık uygulama süresi, 1/10/2013 tarihli ve 28782 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belgelendirilmesi ve Desteklenmesine İlişkin Yönetmelik kapsamında, ilgili Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenmiş tarihe kadar (31/12/2020) kısmen veya tamamen işletmeye girmiş veya girecek olan üretim tesislerine ilişkin üretim lisansı sahibi tüzel kişilerin lisansına derç edilen ilk kurulu gücün;
a) Tamamının işletmeye girmesi halinde, tamamen işletmeye giriş tarihinden itibaren,
b) Kısmen işletmeye girmesi halinde, YEKDEM’e ilk katıldığı tarihten itibaren, başlatılır.
Yerli katkı ilave fiyatından bir önceki dönem faydalanmış olan elektrik üretim tesisinde kapasite artışı, modernizasyon, yenileme veya kısmi geçici kabuller ile işletmeye giren ünitelerin olması durumunda başvuru sahipleri tarafından yeni ve modernizasyon yapılan ünitelere ilişkin ikinci fıkra kapsamındaki belgeler, yerli katkı ilave fiyatından bir önceki dönem faydalanmış olan üniteler için 24.06.2016 Tarih ve 29752 sayılı Resmi Gazete yayımlanan yönetmelik Ek-3’te yer alan beyan yazısı ve beyan yazısında imzası bulunanlara ait imza sirkülerleri her yılın 1 Ağustos tarihine kadar Bakanlık ve/veya Bakanlığın görevlendirdiği kuruluşa sunulur.
24.06.2016 Tarih ve 29752 sayılı Resmi Gazete yayımlanan “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi Üreten Tesislerde Kullanılan Yerli Aksamın Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik” GEÇİCİ MADDE 1 belirtildiği üzere 1/11/2018 tarihine kadar EK-1’de yer alan Jeneratör ve Güç Elektroniği aksamı için EK-8’deki “Yerli İmalat Durum Belgesi” yerine EK-4’teki Yerli İmalat Kullanım Belgesinin Lahikaları içinde yer alan “Yerli Malı Belgesi”; Jeneratör ve Güç Elektroniği aksamı dışındaki aksam ve/veya bütünleştirici parçalar için EK-4’teki Yerli İmalat Kullanım Belgesinin Lahikaları içinde yer alan “Yerli Malı Belgesi” yerine EK-8’deki “Yerli İmalat Durum Belgesi” sunulur.
Her bir aksam için 5346 sayılı kanunun II sayılı cetvelinde belirlenen miktarın o aksamı oluşturan bütünleştirici parçaların aksam içindeki oranları toplamı ile çarpılması sonucu bulunan miktar kadar yerli katkı ilavesi alabilirsiniz.
Her bir aksam için 5346 sayılı kanunun II sayılı cetvelinde belirlenen miktarın o aksamı oluşturan bütünleştirici parçaların aksam içindeki oranları toplamı en az % 55 olmalıdır.
24.06.2016 Tarih ve 29752 sayılı Resmi Gazete yayımlanan “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi Üreten Tesislerde Kullanılan Yerli Aksamın Desteklenmesi Hakkında Yönetmelik” MADDE 4 belirtildiği üzere 1 Ağustos tarihine kadar yapılmış olan lisanslı elektrik üretim tesislerine ait başvuruların evrak kontrolü yapılarak, eksik ve/veya yanlış evrak tespit edilen başvurular için en geç 15 Eylül tarihine kadar eksik ve/veya yanlış evraklar Bakanlık ve/veya Bakanlığın görevlendirdiği kuruluş tarafından ilgili başvuru sahiplerinin KEP adreslerine gönderilir. Başvuru sahibi, bu başvurulara ilişkin eksik ve/veya yanlış evrakları doğru bir şekilde yeniden düzenleyerek 30 Eylül tarihine kadar Bakanlık ve/veya Bakanlığın görevlendirdiği kuruluşa sunar. Başvuruya ait Bakanlık ve/veya Bakanlığın görevlendirdiği kuruluş tarafından yapılan inceleme neticesinde belirlenen yerli katkı ilave fiyatı, 31 Ekim tarihine kadar EPDK’ya ve başvuru sahiplerine bildirilir
Kanunun 6/B maddesinde yer alan hükümden bir sonraki takvim yılında ilk kez yararlanmak isteyen lisans sahibi tüzel kişiler, içinde bulunulan yılın 1 Ağustos tarihine kadar (daha önce de başvurular yapılabilir) Bakanlık ve/veya Bakanlığın görevlendirdiği kuruluşa başvurmak zorundadır. Aksi takdirde, başvuru değerlendirmeye alınmaz.
Lisans sahibi tüzel kişiler 5346 sayılı kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı ve 31/12/2015 tarihinden önce işletmeye giren üretim tesislerinde kullanılan mekanik ve/veya elektro-mekanik aksamın yurt içinde imal edilmiş olan elektrik üretim tesisleri faydalanabilir.
ETKB/ Enerji İşleri Genel Müdürlüğü (EİGM)’ne müracaat edilmelidir.
ETKB/ Enerji İşleri Genel Müdürlüğü (EİGM)’ne müracaat edilmelidir.
02 Kasım 2011 tarih ve 28103 sayılı Resmi Gazetenin Mükerrer sayısının KHK/662’ne göre; Geçici Madde 10- “Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünün hidrometrik araştırma ve etüt çalışmalarını, jeoloji ve sondaj çalışmalarını, baraj ve nehir tipi hidroelektrik santral ile pompaj depolamalı hidroelektrik santral çalışmalarını, bunlara ilişkin harita çalışmalarını …” DSİ’ye devredilmiştir. Orman ve Su İşleri Bakabanlığı/ Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ)’ne müracaat edilmelidir.
Denge Tabloları linkinde Genel Enerji Denge tablolarından ulaşılabilir.
On yıllık damga süresini doldurmuş elektrik sayaçları; 3516 sayılı “Ölçü ve Ayar Kanunu ve Ölçü ve Ölçü Aletleri Muayene Yönetmeliği”nin “Elektrik, su, hava gazı, doğal gaz sayaçları ile akım ve gerilim transformatörlerinin muayeneleri 10 yılda bir yapılır.” hükmü doğrultusunda muayeneye sokulur ve ayar yapılır. Ayarlanması veya tamiri mümkün olmayan sayaçlar yenisi ile değiştirilmektedir.
Elektrik Enerjisi Fon Payı: Elektrik Enerjisi Fon Payı, abonelerden 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanunun Geçici 4 üncü maddesinde yer alan hükümler uyarınca tahsil edilmektedir. Halihazırda enerji fonunun oranı %1'dir.
TRT Payı: TRT Payı 3093 Sayılı Türkiye Radyo Televizyon Gelirleri Kanunu kapsamında alınmaktadır. Söz konusu kanunun 4 üncü maddesinde yer alan hükümler uyarınca tahsil edilmektedir. “ TRT payının halihazırdaki oranı ilgili Bakanlar Kurulu Kararı gereğince %2'dir. 01.07.2017 tarih ve 30111 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7033 sayılı Sanayininn Geliştirilmesi ve üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 27. Maddesi ile 3093 sayılı TRT Gelirleri Kanunun 4/2 (c) fıkrasına “ sanayi sicil belgesine sahip sanayi işletmelerine yapılan elektrik enerjisi satışı hariç” ibaresi eklenmiştir. Bu ibare ile Sanayi Sicil Belgesi olan elektrik abonelerinden alınan %2 oranındaki TRT Payı bedeli kaldırılmıştır.
Belediye Tüketim Vergisi (Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi): 15) Belediye Tüketim Vergisi (Elektrik ve Havagazı Tüketim Vergisi) ve yasal dayanağı nedir?
Bu vergi 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 34 üncü maddesinde yer alan hükümler uyarınca yine aynı Kanunun 38 inci maddesinde gösterilen nispetlerde tahsil edilmektedir.
Katma Değer Vergisi: 02.11.1984 tarih ve 18563 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu kapsamında fatura kalemleri üzerinde yer alan toplam bedeller üzerinden alınmaktadır.
Elektrik aboneliği sırasında ödenen güvence bedeli, sözleşme iptal edildiğinde, Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıkladığı TÜFE oranına göre güncellenerek iade edilir.
Enerji kullanımına başlamak için tedarikçi şirket ile perakende satış sözleşmesi yapmak gerekir.
Abonelik yaptırmak için aşağıda yer alan evraklar gereklidir.
Nüfus cüzdanı (Kiracı iseniz ev sahibinin T.C. kimlik numarası)
- Noter onaylı vekaletname ve vekilin kimlik fotokopisi (adınıza bir başkası başvuruda bulunuyorsa)
- Tapu ya da kira kontratı
- Tesisat veya sayaç seri numarası
- Güvence bedeli
- DASK poliçe numarası
Elektrik şebekesine bağlanmak için dağıtım şirketine müracaat edilmelidir. Müracaatlarda, tapu kaydı, onaylı elektrik projesi ve İmar Kanunu kapsamında verilmiş izin belgeleri veya yapı kullanma izin belgesini ibraz etmek zorunludur. İnşa halindeki yapılar için ise yapı ruhsatı ibraz edilmelidir.
Şehit ve gazi indiriminden şehidin ailesi (anne, baba, eşi), gazi indiriminden; gazinin kendi ve ailesi (eşi) faydalanabilir. Şehit indiriminden faydalanmak için; şehit ailesinin başvuracağı yıla ait ikametgâh senedi, şehit tanıtım kartı (TC. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü Şehit Tanıtım Kartı), şehit kartı yok ise şahadet yazısı, gazi indirimi için gazinin kendisi; başvuracağı yıla ait ikametgâh senedi, gazi kartı, gazi kartı yok ise Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünden maaş aldığına dair yazı ile birlikte bağlı bulunduğu Perakende Satış Şirketine başvuruda bulunmalıdır.
Elektrik birim fiyatları Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlenir. Bu belirleme 3’er aylık (01 Ocak – 01 Nisan – 01 Temmuz – 01 Ekim) periyotlarla yapılmaktadır.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), tüketicilerin, kullandıkları elektriğin dağıtım şirketlerince doğru fatura edilip edilmediğini kontrol etmelerini sağlamak üzere Fatura Hesaplama Modülü hazırlamıştır. Modüle ulaşmak için tıklayınız. Tüketiciler EPDK'nın web sayfasında yer alan sorgulama modülüne faturalarında yer alan bilgileri girerek ödemeleri gereken bedeli sorgulayabilirler. Faturanın yüksek olduğunu düşünülüyorsa tedarik şirketine itiraz edilmelidir.
6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 15 inci maddesi kapsamında, dağıtım şirketlerinin faaliyetleri yılda en az bir kez periyodik olarak denetlenmektedir. Ayrıca gerek görülmesi durumunda veya başvuru üzerine kısmi denetimler yapılmaktadır.
Şikayetin daha hızlı çözülmesi için öncelikle ilgisine göre dağıtım şirketinin yada görevli tedarik şirketinin tüketici hizmetleri merkezine başvuru yapılmalıdır.
Dağıtım sistemine bağlantı, tesislerin devralınması, arıza, bakım-onarım, kesinti, voltaj düşüklüğü, sayaç değişim, kaçak ve usulsüz elektrik kullanımı hakkındaki şikayetleriniz için dağıtım şirketine başvuru yapılmalıdır. Abonelik işlemleri, hatalı faturalandırma, güvence bedeli iadesi, borç nedeniyle elektrik kesilmesi gibi şikayetleriniz için görevli tedarik şirketine başvuru yapılmalıdır.
- Elektrik dağıtım şirketlerinin WEB adreslerine, çağrı merkezi telefonuna, internet ve e-posta adreslerine ulaşma için tıklayınız.
- Elektrik perakende satış şirketlerinin WEB adreslerine, çağrı merkezi telefonuna, internet ve e-posta adreslerine ulaşmak için tıklayınız.
Bakanlığımıza, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğüne internet veya posta yoluyla yazılı şekilde başvurabilir. İnternet yoluyla başvuru yapmak için aşağıda yer alan linkler kullanılabilir.
- Bakanlığımız Web Sayfası Bilgi Edinme sekmesinden bilgi edinme başvurusu yapılabilir. Başvuru yapmak için tıklayınız.
- Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu üzerinden başvuru yapmak için tıklayınız.
- Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü üzerinden başvuru yapmak için tıklayınız.
Periyodik olarak yapılan denetimlere ilave olarak Bakanlık, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü gerekli gördüğü hallerde denetim yapar veya yaptırır.